25 Şubat 2008 Pazartesi

Suffleemsi ve Haftasonu

Uzun zaman oldu gerçekten yazmayalı aslında Avusturya gezimizden bahsetmek istiyordum geçen haftaiçi ama fotoğraf makinamı unuttuğum yollun yarısında akalıma geldiği için üzülerek vazgeçtim.Evden çıkarken hep en sinir olduğum his yine içimdeydi ve devamlı birşey unuttun ama ne diyordu bende içimden herşeyi sayarak kontrol ediyordum unutulan birşey yoktu tabiki ama o ses beni yolboyunca takip etti ve yine kazandı ben tabiki yine birşey unutmuştum.Hal böyle olunca da Avusturya yazısı suya düştü yinede kısa olarak bahsediyim.Eşimle hayalini kurduğumuz gibi de geçmedi aslında.Öncelikle güneşli ama bir o kadar da soğuk hava hakimdi.Ben güneşte olsa soğuk havayı hiç sevmem onun için yürüyüş turlarımız kısa sürdü.Kayakta yapamadık hem fazla kar yoktu hem de ben istediğim gibi kayak montu bulamadım artık seneye. Eşimin akrabalarını ziyaret ettik bol bol güldük ve yemekler yedik...


Resimde ki tarife gelince asıl adı Kunta Kinte.Tarifi portakal ağacı'dan ( tarif vermiyorum
isteyenler portakal ağacından tarifini alabilir).Aslında başka birşey yapıyım dedim çünkü sitelerde gezerken birçok kişinin bu aralar bunun tarifini verdiğini gördüm ama fotoğrafı o kadar can çektiriciki bende dayanamayıp yaptım. Hatice kekun kullanmiş onun için ne kadar un kullanıldığı yazmıyor ben 1 bardak un ve 1 paket kabartma tozu kullandım.Kıvamının normal kekten daha sıvı olması gerekiyormuş ben zaten normal kekede fazla un koymam onun için daha yumuşak olur kekim.Uzun lafın kısası o öyle dediği için bende 1 bardak koymayı uygun gördüm ama az geldi bir daha ki sefer 1.5 bardak koymayı düşünüyorum.Benim neden suffleemsi dediğime gelince tadı bana suffleeyi hatırlattı ve benimkinin kıvamıda daha çok suffleeyi andırdı onun için sufflemsi adını daha uygun gördüm benim Kunta Kinteme.

p.s.Ben suffleemside küçük bir değişiklik yaptım.Fırından çıkardıktan sonra üst sosuna yarım limon ve yarım portakal suyuda ekledim.Bence daha da lezzetli oldu.Benim gibi çok yoğun çikolata sevmeyenler böylelikle birazda ekşimsi bir tat ve güzel bir koku katabilirler.


Haftasonu küçük bir misafirimiz vardı yeğenim Alara.Cuma akşamında dün ablamlar alana kadar bizdeydi.Hepimiz çok eğlendik ama ben birkere daha coçuk bakmanın gerçekten zor birşey olduğunu anladım.Herşeyi ona göre yapamak zorunda kalıyor insan.Biz eşimle iki kişilik bir aile olduğumuzdan plan yapmayız o an canımız ne isterse yaparız ama çocukla öyle dğil tabiki ama yinede biz çok eğlendik küçük hanımefendide tabi.Canı sıkılmasın diye programızı ona göre ayarladık.Cumartesi kahvaltıdan sonra alışveriş günümüzdür bizim eşimle bu geleneğimizi bozmadık çünkü burda pazar günleri heryer kapalıdır.Önce haftalık pazara gittik ordan taze taze alacaklarımızı aldık bu arada Alara' ya her durakta birşey ikram edildi.Sonrada tek ve büyük alışveriş merkezine.Orada birşeyler yenildikten sonra Alara'yı oynaması için çocuk alanına bıraktık bizde almamız gereken son şeyleri aldık.Akşam da yemekti, parktı derken hepimiz yorgunluktan erkenden uyumuşuz.

Pazar günü yine bizi muhteşem güzel güneşli bir o kadar da sıcak hava bekliyordu bu nedenle kahvaltından sonara yolla koyulduk ve yakınlardaki bir kasabaya yürüyüşe gittik.Eşim orda bir kalenin olduğunu ve yürüyerek kaleye çıkabileceğimizi söyledi ama fazla yürümeyi sevmeyen ben aşağıdan kaleye baktığımda yolun çok uzak olduğunu görünce oyun bozancılık yapıyordum ki kandırıldım ve kendimi ormanın içinde kaleye doğru yürürken buldum.Sonunda kaleye vardık ama içi gezilemiyormuş çünkü yaşayan varmış.Tabi ben bunu duyunca başladım bende kale isterim diye...eee hayal etmek serbest ne de olsa sağolsun eşimde beni yalnız bırakmaz hayallerimde ve eşlik eder.Bu arada küçük hanım efendide devamlı 'kim yaşıyormuş teyze' diye soruyor bende prensesle prens diyerek hikaye yazdım ona hemen. O bana inanmadı 'prensesle prens yoktur' dedi durdu oysaki hikayemin kahramanları yanındaydı ama bunu anlamayacak kadar küçük.Neyse tepeye çıktık ben şimdi iniyoruz diye sevinirken eşim biraz daha yürüyelim demez mi aayy aslın da bana ne oluyorsa ben sadece kendimi taşıyorum zavallı adam bide Alarayı taşıyor omuzlarında.Devam ettik yürüyüşe bir bakmışız Bayern eyaletinin orta noktasına ulaşmışız şaka değil gerçekten öyle bir tabela vardı.Yürümeye devam sonra ormanda bulduk kendimizi şaka değil gerçekten orman hatta avcı kuleleri bile vardı ben boş durmayıp bir tanesine birazda tırsarakta olsa tırmandım.Bu arada eşimde Alaraya kuleler hakkında bilgi veriyor ben tırsarak yine indim yanlarına gittim şimdi diyorum içimden çikarmı çıkar yabani bir hayvan .Ablamların gelmesiyle gezimiş son bulmuş oldu ben aslında hiç şikayetçi değildim ama dönüş yoluda gözümde büyümüyor değilde neyseki eniştecim imdadıma yetişti o eşimle birlikte yürüyerek bizde bayanlar arabayla indik aşağıya.Böylece ben de eşimin dırdırından kurtulmuş oldum:-))) Biz alışmışız İstanbullular onaca trafikte heryere arabayla gitmeye nerde bende o sportmenlik eşimde tam tersi markette bile arabayı en uzak yere park eder yürüyelim diye bende hep söylenirim.


Gerçekten cok uzattım ama uzun zamandır yazmayınca anlatacaklar birikmiş ama sizide okurken sıkmıyım dimi.Aşağıda gezimizden birkaç kare var.

Bu arada edinmeden geçemiycem.Dün hava o kadar sıcaktıkı 5 cayımızı bile evimizin balkonunda yaptık.Sıcağı seven bir insan olarak bundan hiç de şikayetçi değildim ama bu beni korkutmuyor da değil çünkü Almanya da bu zamanda dize kadar kar olur ( daha doğrusu ben ilk geldiğm snelerde öyleydi yaklaşık beş yıl önce falan), kar kış boyunca yerden kalkmaz ne kadar güzel olsada soğuk beni sinir ederdi.Özellikle bu kış çok yumuşak geçti, gerçekten soğuk denebilecek günler parmakla sayılabilecek kadar azdı.Kar ise yüzünü hiç göstermedi.Bu gerçektende hiç normal değil.

Sevgiyle kalın....







bu ulaşmaya çalştığımız ve hayalini kurduğumuz kalemiz.



Burası kalenin oramandan geçen yolu aslında iki yol vardı ben kısa olsun macera dolsun diye bu yolu seçtim.Şu arkada görünen evlerin orasıda yolla çıkış noktamız.



Yürüyüşe devam...



Buranın Bavyera eyaletinin orta noktasının olduğunu belirten tabela.






Ben ve avcı kulesi....

14 Şubat 2008 Perşembe

Balık Çorbası,Kitaplar ve yeni bir Adım...



Evet ben dödüm aslında haftasonu yazıcaktım bu yazımı ama vakit olmadı gezdik dolaştık biraz eşimle.Önce balık çorbasının tarifini veriyim size sonrada diğer şeylerden bahsederim.

Malzemeler;

3 ad. değişik Balık Filetosu (aynıda olabilir balığın ettinin sert olması lazımkı pişince dagılmasın.Mesela somon v.b.)
1 ad.Pırasa
2 ad.Havuç
3 ad.Kereviz sapı (bulamayanlar kerevizde kullanabilir)
1 ad.Soğan
1 diş Sarımsak
150 ml Beyaz şarap (isteyenler koymayabilir)
2 lt Balık suyu (bulamayanlar 1 lt.tavuksuyu1 lt.su olarak paylaştırabilir)
3 yk. Zeytinyağ (zevke göre değiştirilebilir)

Baharatlar;

3 ad.Defne yaprağı
1 çk.Tymian (malesef bunun türkçesini bulamadım biberiyeye benziyor kurutulmuşu)
Tuz ve Karabiber
Safran ( 1 çk. kaşığının yarısı kadarını yarım bardak suda eritin)

Yapılışı;
  1. İlkönce pırasa dışındaki (ince halkalar şeklinde) bütün sebzeleri küp küp doğrayın.Soğanı ve sarımsağı yemeklik doğrayın (ne kadar küçük olursa o kadar iyi).
  2. Soğan ve sarımsağı biraz zeytin yağda çevirin. Sonra sebzeleri katıp onlarıda biraz çevirin.
  3. Safran dışındaki bütün baharatları ve balıksuyunu ekleyip 15 dak. kadar pişirin.
  4. 15 dak. sonunda büyük küpler halinde doğradığınız balıklarıda ekleyip 20 dak. kadar pişirin.
  5. En son olarakta safranı ekleyip 2 dak. kadar dinlendirin.
p.s. Ben yanında ev yapımı mayoneze birazda sarımsak ekledim ve kızarttığım baguette ekmeklerin üstüne sürüp çorbanın yanında servis ettim.Fransızlar normalde bu ekmekleri tabağa koyup üstüne çorbayı koyuyorlar ama biz eşimle yanında yemeği tercih ediyoruz.





Biraz evvel kapı çaldı ve ısmarladığım kitaplarım geldi.Çok heyecanlandım.Önce anlatmaya şurdan başlıyım bazı planlarım var hayata geçirmek istediğim bunun için büyük bir adım attım hayatımda ve sadece planıma odaklanmaya karar verdim.Çünkü istemediğim birşeyi okumanın, mutsuz olmanın, sonra mutsuz olarak çaılşmanın bana göre olmadığını geç olsa anladım ama zararın neresinden dönersem kardır.
Evet okulumdan ayrıldım ne kadar içim sızlayarakta olsa, çokta üzülüp ağlasamda çok uzun süreden beri yapmam gereken şeyi yaptım.Şimdi kendime ilerde yapmağı planladığım iş doğrultusunda ilk önce bir okul sonrada bir iş bulucağım.Belki beni biraz uğraştıracak ama sonunda mutlu olacağıma inanıyorum.Bunun içinde ilk adımı attım ve kendime birkaç kitap ısmarladım.Şimdi sırada dikiş makinası var almayı düşündüğüm.
Ben üzgün olunca birçok kadın gibi kuaföre giderim ve dünde öyle yaptım ama hüsranla sonuçlandı eve geldiğimde üzgün olduğumdan daha da çok üzgün ve sinirliydim.Yok yapamıyorlar almanyada saç kesemiyorlar bide işin komiği dünya parası ödüyorsun ama sonuç berbat bu benim burda kuaföre 3. falan gidişim ama sonuç hep hüsrandı.İstediğim sadece arkası küt ve kısa yanlara doğruda daha uzun bırakılmasıydı.İlk öncelikle saç kesimi abartmıyorum ama 10 dak. falan az sürdü ve arkasını istediğimden uzun bıraktı.Ben hep uyarırım saç kesmeyE başlamadan önce çok kısaltmayın diye ama hiç kesmeyinde demedim yani.Sonra sol tarafın sağdan kısa oladuğunu fark ettim ve söyledim kuaför kız yok o tarafa daha düz fön çekmişim dedi ve ben sinir oldum yani bunu anlamak için kuaför olmaya gerek yok.neyse dedim ve bitmesini bekledim ve çok sıkıldığım için birşey demeden çıktım.Tabi eve gelince sinirimden nerdeyse ağlayacaktım.İnanınki eşim bile farkı farketti sonrada takma kafana dikkatli bakınca anlaşılıyor dedi beni rahatlatmak için.Ama bana zaten kimsenin dikkatli bakması gerekmiyor ben yamuk olduğunu biliyorum.Şimdi şüpeliyim kesin arkasıda yamuktur diye ama neyseki orayı göremiyorum neyse çok uzattım bugün tekrar gidip düzeltmesini istiyceğim.Aaahh nerde benim istanbulum kuaförüm,manikürcüm :-(((

Bu akşam küçük bir yolculuğa cıkıyoruz Aşkım`la Avusturya`ya doğru. Kayak kaymayı düşünüyoruz tabi kar varsa yoksa biraz gezeriz hem kayınvalidem de orda onu da görmüş oluruz diye düşündük.Dönünce size gezimi ve resimlerinide yayınlarım.

Sevgiyle kalın herzaman sadece sevgiler gününde değil herzaman hatırlayın sevdikleinizi ve ömür boyu sevin.Ben eşimede böyle söyledim hediye ya da çiçek istemiyorum dedim sadece beni şimdiki gibi herzaman sev dedim bu bana yeter.Ben sevmem özel günlerde alınan çiçekleri benim daha çok ansızın alınan çiçek hoşuma gider.bende eşime küçük bir not yazıyım buraya o zaten bunları biliyor ama görünce
mutlu olsun istedim.






Aşkım`a



Seni çok seviyorum.Du bist alles für mich.Ich werde dich immer immer lieben.Ti amo çookkkkkkkkk tesero...


Güzelliklerle dolu mutlu bir haftasonu geçirmenizi dilerim...


1 Şubat 2008 Cuma

Biraz ara


Evet biliyorum daha yeni açtım blogumu ve hemen ara veriyorum.Ama çok yoğunum yakında sınavlarım var ve ders çalışmaktayım onun için bloğuma zaman ayıramıyorum.Oysaki paylaşmak istediğim yeni tarifler, yorumlarınza cevap yazmak ve bloglar arasında gezip yorum bırak gibi yapmak istediğim cok şey var.Ama çok kısa bir ara veriyorum ve yakında güzel tarif ve yazılarla geri dönücem.


Hepinize sevgiler ve mutlu bir haftasonu dilerim.